Ruhların Okyanusu



Madde alemde gezinip duran ruhlarız. Kendimizden önce nesillerce heba olan et ve çeliği hesaba katmadan, an'ın bize getirdiği ile oyalanır dururuz. Şiddetli gelişim öylesine vahim bir olgu ki onun gerçekten olmadığını söylemek ermiş işi. Yani olaylar gerçekleşir ve önümüze gelir; benliğimiz bu gerçekliği kavramak için öylesine isteklidir ki... Sanki tedbir edecek başka varlık yoktur alemi bizden başka. Olaya yakınlaşmalı, çözmeli ve ona muhakkak tesir etmeliyiz.

Yerinde duran şeylerin ismini biliriz. Kayalar, ağaçlar veya... Bizler yerinde durmakla ancak cezanın en büyüğünü yeriz. Yerimizde saymak yasak bize. Ya şövalyeler gibi savaşacağız veya öğrenecek,  öğreteceğiz. İnsan bilinci ve bedeni, yerinde saymayı ceza kabul eder. Canınız sıkılır ve ayaklarınız durmaktan yorulur. Sonra kalkmak istersiniz. Bela ile dolu olsa bile, bu alemin canına, umudunuzu, hediyelerinizi bulmak için dalarsınız. En çirkin bile umutludur, aynı güneşi paylaştığı diğer şanslıların rızkından kazanmak için. Umut ölüleri yatağından kaldırır. Tanrı eğer ölülerin üzerine biraz olsun umut serpse, o halde mezarlıklardan çürümüş etleri ve kemikleri ile ayrılırdı onlar. bir nefes daha; umuduma erişebilmek için bir dakika daha derlerdi.

AH bu güzel hayat! Neden cehennemlerden biçildiğini söylemiyorsun insanlara. Bu örtün, bizi her daim kandırmakta. O güzel güneşin ve ay'ın; muhteşem çayırların ve sevgi serpilmiş her bir yanın... Hangi er, şelalelerine bakarken bu yaşam kötü der, hangi kadın binbir cümbüşlü renklerini gördüğünde onları tenine sürünmek, giyinmek istemez. Hangi köpek yanıbaşına atılan taze eti kemirirken, bu ziyafeti unutmak ister. İsteriz her birşeyini. Ve ararız bu nimetlerin kaynaklarını. Yağmurları ve tatlı rüzgarları... Buldukça da gökyüzüne tekrar bakar ve yenisini dileriz. Sonra yine arayış, sonra yine yol... O kadar şekil değiştirir ki renklerin ve nimetlerin; her birini tatmaya ömür yetmez. İşte bu bize umut verir. Ruhlarımız göğsümüzden çıkacak gibi olur seni sonsuzca keşfetmek için.

Okyanuslar oluklara doluşan yağmur damlalarıdır. Hayat denizi ise durmakla cezalandırılmış ruhların büyük iştiyak ve umutla daldığı bir denizdir.

Tıpkı tatlı suların tuzlu sulardan ayrıştığı gibi ayrışır insanoğlu bu denizde. Her birey, içiçe geçmeden kendi müstakil alanında debinip durur. Her biri payına düşeni arar durur. Doymak bilmeden bu tatlı cümbüşü sindirmek ister bir ömür boyu.


Hüseyin Ütün

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Beraber Olabilirdik (Şiir)

Ulu Meyve Ağacı (şiir)