Kalabalıklar İçinde Yalnız Bir Adam (Daha Yayınlanmamış 'Dante' Romanından)
Amaçları uğruna kendinde varlık adına ne varsa yok etmişti.
Bu onun en büyük savaşıydı. Aslında insanlık çetin bir savaş verecek olsa, ona
kendi ile olan savaşı yeterdi. Çünkü benliklerin zevk adına sevimli buldukları
bir şeyi yok etmesi, kılıçlar ve kalkanlar ile olan savaşlardan daha çetindir.
Dünyalar harbi, benliklerin zevk tutkusunun parçalanmasından büyük değildir. zaten
dünyaların savaşına, benliklerine Tanrı adını koymuş kalabalıkların birleşik
zekasının, menfaatlerin tükeneceği endişesi ile dünyanın herhangi bir
yerindeki, herhangi bir zevkin başına üşüşüp, ona Tanrıları adına, yani kendi
adına el koymasından başka ne sebep olabilir ki? Bu dünyanın insanları
benlikleri adına sahip olmak istedikleri maddeleri ve ruhları yeterli görmüyor
ve onlara hükmetmek istiyordu. O yüzden son yüz yıldır savaş durmamıştı. Ve
savaş kılıçlara değil yönetilmek istenen maddelere susamış ruhların savaşıydı.
Onlar maddenin, eğlencenin, huzurun, doymaklığın bir gün tükeneceğini
düşünüyordu. Düşünmeyenleri ise daha dürüst olanlarıydı. Çünkü onlar Tanrıları
adına bir şeye sahip olup, onu paylaşmak istemeyenlerdi. Benliklerine
tatdırdıkları zevklerin sadece kendilerine mahsus olmasını ve bu işten alınacak
zevkin yalnızlık ülkesinin yalnızlık tahtında tek bir kadehten ağızlarına
akıtılan bir şarap olmasını diliyorlardı.
Ne çetin bir savaş; ruhu isteklerinden köreltmek. İstemekliği
ile donanımsız doğan insan neden isteyerek günaha girdi. Çünkü arzular
binyıllardır hep aynı tekerleme ile savaşın ateşini yaktı. “Kendine al ve
sakla” Arzu, insanoğluna ayırt etmeyi öğrenmesi için verilmişti. Onun ruh
mekanizmasında arzu, varlığın bütünlüğüne tek pencereden bakan kişinin hali ile
eşti. Penceresinden ne zaman ateşi gördü, o zaman sustu. Ateş, ne zaman
penceresine düştü, o zaman aşağıya inip kılıcını insanlık için çekti. Ve ne
zaman ateş söndü, o penceresinden tekrar tek olarak baktı.
Hüseyin ÜTÜN
Yorumlar
Yorum Gönder